“Ben kurmaca yazmıyorum. Gerçekler icat ediyorum.”
Borges’den öğreneceğim şeylerin asla ama asla bitmiyor olması karşısında şaşkınlık, tatmin, heyecan ve endişeden müteşekkil karmaşık bir duygu hissediyorum. Yirmiden fazla kitabını okudum ve hala her cümlesinde yeni bir şeyler buluyorum, beynimin bir sürü yerine sızmayı, orada kendine kalıcı yerler edinmeyi beceriyor, nasıl iştir bu ya? Borges sadece eşsiz değil, bitimsiz de, anladım artık.
Bu kitap, seksenlerinin başlarındayken Amerika’ya yaptığı bir yolculuk sırasında gerçekleştirdiği sohbetlerin, söyleşilerin, radyo programlarının dökümlerini içeriyor. Şöyle diyor kendisi: “Seksen yaşında olduğumun kuşkusuz farkındayım. Her an ölebileceğimi umuyorum ama yaşamayı sürdürmekten, hayal kurmak benim işim olduğuna göre hayal kurmayı sürdürmekten başka ne gelir elimden? Durmadan hayal kurmalıyım, sonra da o hayaller sözcüklere dönüşmeli, ben de o sözcüklerle boğuşmalı, onlarla elimden gelenin en iyisini ya da en kötüsünü ortaya koymalıyım.”
Sohbetler boyunca her kelimesinden taşan tevazusundan ayrı, zihninin berraklığından ayrı etkilendim. Labirentler, aynalar, karabasanlar gibi takıntılı olduğu temalara dair uzun uzun konuşuyor, yazdıktan sonra asla okumadığı kendi kitaplarına dair konuşmaktansa sevdiği yazarları, onların onda açtığı kapıları, soktuğu yolları anlatıyor. Dille, kelimelerle, onların kökeniyle kurduğu ilişki hiç kimseninkine benzemeyen bu olağanüstü adamı okuyabildiğimiz için çok şanslıyız sahiden. Bu arada her bölümün başına konmuş, o yolculukta çekilmiş fotoğrafların da ayrıca nefis olduğunu ekleyeyim.
O kadar çok yerin altını çizdim ki okurken, kitabı haşat ettim resmen. Bir tanesini ekleyip bitireyim:
“Her şeyi hatırlamanız gerekmez, çünkü sözgelimi benim Funes adlı karakterim sonsuz bir belleğe sahip olduğu için sonunda aklını kaçırır. Hiç kuşkusuz, her şeyi unutursanız artık var olamazsınız. Çünkü insan geçmişinde var olur. Yoksa kim olduğunuzu, adınızın ne olduğunu bile bilemezsiniz. O iki öğenin karışımını aramalısınız. Bellek ve unutuş, buna hayal gücü adını veriyoruz. Cafcaflı bir ad.”
Okuyunuz bu kitabı, Borges’le hiç tanışmadıysanız da okuyunuz.