“Ruhta ya da insanın kendisinde zekâ ile ahlakın eşit yoğunlukta bulunmasından daha büyük bir trajedi yoktur. Bir insanın apaçık ve tamamen ahlaklı olabilmesi için biraz aptal olması gerekir. Tamamen zeki olabilmek içinse insan biraz ahlaksız olmak zorundadır. Hangi oyunun ya da ironinin insanı bu büyük ikilemin imkansızlığına mahkum ettiğimi bilmiyorum.”
Fernando Pessoa’nın, Teive Baronu adını koyduğu heteronimine yazdırdığı bir metin Stoacının Eğitimi. Kısacık ama epey yoğun, yazarın kendine dair bir şeyler anlatırken varoluşun anlamına dair felsefi sorgulamalara da girdiği bir anlatı. Pessoa’nın heteronimlerinden biri olan Teive Baronu Stoacı bir disiplin arayışıyla başlıyor anlatmaya fakat bu disiplin arayışı onu yaşamın getirdiği yüklerle yüzleşmeye ve nihayetinde kaçınılmaz bir içsel çöküşe sürüklüyor.
Baronumuz mükemmeliyetçiliğin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, “olmak” ile “yapmak” arasındaki uçurumu bir türlü kapatamayan bir karakter. Pessoa’nın heteronimleri aracılığıyla farklı kimlikler ve varoluşsal sorgulamalara girişmesini bu eserde de görüyoruz. Ancak Teive Baronu’nun farkı belki de Pessoa’nın en kırılgan ve en dürüst yansımalarından biri oluşu. Baron, Stoacı bir dinginliğe ulaşmayı hedeflerken, bu dinginliğin tam aksi bir yere sürüklenip düşüncelerinin girdabında kayboluyor.
Pessoa’nın katmanlı üslubu ve felsefi derinliği bildiğimiz gibi. Her cümleyle beraber Baron’un içsel çatışması daha görünür hale geliyor ve hayatın anlamına dair yaptığı sorgulamalar Stoacılığın basit reçetelerini bile karmaşık sorulara dönüştürüyor. Üstelik sürekli içsel çözümlemeler yapan bu adam tıpkı Pessoa’nın kendisi gibi mükemmeliyetçilikten kaynaklı bir eylemsizlikten muzdarip, eylemsizliğin getirdiği suçluluk duygusuyla birleşince de yazarımızın sonu intihar oluyor.
Elbette asla bir Huzursuzluğun Kitabı değil ama benzer bir lezzettin sadeleştirilmiş hali gibi, sanki Pessoa ağzımıza bir parmak bal çalıyor gibi. Arz ederim.