Romain Gary’nin 1966 tarihli romanı Yıldızyiyiciler’i şaşkınlıkla okudum; bana bunu pekala bir Mario Vargas Llosa romanı diye yutturabilirdiniz, asla şüphelenmezdim. Gary’nin külliyatının genel çizgisinin epey dışında, pek enteresan bir roman bu sahiden. Yazarın bir diğer mesleği diplomatlık olduğundan, 56-66 arasında ABD’de görev yaparken çeşitli Latin Amerika ülkelerini ziyaret ettiğini, özellikle Küba Devrimi’ni yakından takip ettiğini ve bölgede darbeyle başa gelen diktatörlerin öykülerine meraklı olduğunu biliyordum, zaten bu kitaptan da hepsini anlamak mümkün.
İsmini bilmediğimiz bir Latin Amerika ülkesindeyiz. Toplumun en alt sınıfından olmasına rağmen türlü dalaverelerle iktidara yükselen bir diktatörün, Almayo’nun öyküsünü okuyoruz. Aslında bildiğimiz diktatör hikayelerine epeyce benziyor ancak Gary, karakterini çok özgün bir yerden anlatıyor: kötülükle ilişkisi üzerinden. Evet Almayo kötü, tüm diktatörler gibi kötü, ancak onunki bilinçli bir kötülük. Çocukluğundan itibaren ancak ruhunu şeytana satarak, onunla bir anlaşma yaparak iktidarı elde edebileceğine inanmış ve son derece sistemli bir şekilde kötülük işleyerek zirveye ulaşmış birinin öyküsü bu. Öyle ki hayatını sürdürürken nasıl daha fazla kötülük işleyebileceğini bulmaya çalışıyor ve hatta iyi kalpli birileri kendisi için dua ederse paranoyaklaşıyor. Günahları affedilirse gücünü kaybedeceğine, kudretin ancak günahkarlara verilen bir armağan olduğuna inanıyor.
Kelimenin en yalın anlamıyla gerçek bir anti-kahraman yani. Diktatörün davetiyle ülkeye gelen bir grup yabancının kaçırılmasıyla başlayan hikayede sık sık geçmişe gidip “devrim”in öyküsünü de okuyor ve bir yandan da adım adım karşı-devrime doğru ilerliyoruz. Kendini yerel bir otu yiyerek uyutan ve uyuşturan (romanın adı da buradan geliyor) bir halkın hikayesi de arka planda akıyor.
Devrimciliğin mitsel boyutunu, başarısızlığını ve kahramanlıkla deliliğin iç içeliğini muazzam anlatıyor metin. Almayo hiç kimse ya da Almayo herkes aslında – gücü elimize geçirince neye dönüşebileceğimizi bilmiyoruz sonuçta.
En sevdiğim Gary romanlarından biri olmadı ama yine de epey iyi bir roman bu bence.