Durrell’in büyük görkeminden sonra bambaşka bir yere götüren sakin, yumuşak, yalın bir kitaptı Mola, iyi geldi. Aşık olan yaşlı adamlar meselesi malum; edebiyatın sevilen konularından biri, Benedetti de bu mevzuya el atmış. (Yeri gelmişken sevdiğim diğer örneklerinden bazıları: Wilhelm Genazino – Aşk Aptallığı ve Romain Gary – Biletiniz Buraya Kadar) Kendinden oldukça genç bir kadına aşık olan Martin Santome’nin günlüklerini okuyoruz. Kendine duyduğu acıma, değersizlik hissi, “olamamışlık” endişesi; tüm bunların hayatına ve çocuklarıyla ilişkilerine yansıması… İnsanda hem şefkat, hem öfke uyandırıyor Santome, işte bu nedenle diyorum ki: Bence çok gerçek bir roman Mola. Çok samimi, çok içten. Bu kadar süssüz biçimde yazıp insanın içine böyle işleyebilmek de ayrı bir meziyet elbette. Bir de – öyle akışkan bir çeviri ki sanki çeviri değil anadilinde okuyormuşum hissi verdi, ritmimi bozan tek bir kelime, tek bir düşük cümle çıkmadı karşıma. Ne büyük şans. Uruguay edebiyatını keşif turlarım devam edecektir, arz ederim.