Kitaplar ne güzel sürprizlere gebe ya. Şöyle; bu kitabı yakın zamanda okumak hiç aklımda yokken adını görünce Avignon’a giderken bavuluma atıvermiştim. Varınca okumaya başladım, Avignon-Arles arasında trende tamamladım. Alain de Botton, Seyahat Sanatı’nda da sıklıkla olduğu gibi günlük hayatın altındaki felsefi mekanizmaları didikliyor ve onları yalın diliyle okuyucuya aktarıyor. Bu defa konu seyahat, hem de yazarların, resimlerin, sanatın izinde seyahat. Lawrence Durrell’in peşinden Avignon’a gelmişken bundan daha doğru bir kitap alamazmışım yanıma – tam da benim yaptığım işi detaylandırıyor çünkü de Botton. Ama asıl sürpriz sonra karşıma çıktı çünkü kitabın Arles treninde okuduğum son bölümlerinden biri yazarın, Van Gogh’un izinden Arles’a yaptığı bir seyahati anlatıyor! Müthiş heyecan verici oldu bununla karşılaşmak, resmen edebiyat tanrılarının beni gözettiğini hissettiğim bir an oldu, yaşasın!
Bu şahane sürpriz kitapla kurduğum ilişkiyi bambaşka bir yere taşıdı tabii ama onun dışında da çok sevdim kendisini. Alain de Botton’un basit bir dille bir sürü zihin açıcı şey anlatmasını çok seviyorum, üstelik acayip çok şey öğreniyor insan okurken.
Kitap genel olarak seyahat etme dürtümüzü didikliyor. Bizi seyahat etmeye iten şey nedir, ne umarız, ne buluruz, seyahate bizi sürükleyen sebepler nelerdir, seyahatte dünyaya nasıl bakarız, güzelliği mi yüceliği mi ararız, her yerin keşfedildiği bir çağda merakı nasıl canlı tutarız, seyahat etmenin mutlulukla ilişkisi nedir… Bir sürü soru soruyor de Botton ve bu soruları kendi deneyimleri ve yazarların seyahatle ilişkilerine dair metinlerinden bir harmanla yanıtlamaya çalışıyor.
Çok leziz bir kitap yani – ve sahiden, tam yolda okumalık! ❤️
Kitaptaki bayıldığım şu Ruskin alıntısıyla bitireyim: “İnsanların dünya üzerinde görülmesi gereken her şeyi görmeleri mümkün değildir; daha fazla şey görebilmek için yavaş yürümeleri gerekir, hızlı yürümek onlara hiçbir şey kazandırmaz. Asıl değerli olan düşüncedir, bakıştır, hız değil. Hızla yol almak merminin hedefe ulaşmasını kolaylaştırmaz; gerçek bir insan olmak isteyen yavaş gitmekten zarar gelmeyeceğini bilmelidir, çünkü insanın zaferi gitmekte değil var olmaktadır.”