Bir süredir baskısı bulunmayan türlü Alain de Botton eserlerine birer birer kavuşuyoruz Everest Yayınları sayesinde, şükürler olsun. Bir havalimanında okumaya başladığım Havalimanında Bir Hafta da yazarın yakın zamanda yeniden baskısı yapılan eserlerinden bir diğeri.
Epey enteresan bir proje bu: havalimanı işletmeciliği yapan bir firma, de Botton’dan Londra’daki Heathrow Havalimanı’nın o dönem yeni açılan 5. terminalinde bir hafta geçirmesini ve gözlemlerini yazmasını rica ediyor. Bunu bir denetçinin değil de bir sanatçının yapmasını istiyorlar özellikle ve alanın ortasına kuracakları bir masada tüm gün çalışmasını, geceleri havalimanı otelinde konaklamasını ve kendisine sunulacak sınırsız erişim kartıyla alanın her yerine girerek gözlemler yaparak neticesinde izlenimci bir araştırma sunmasını istiyorlar. Teklif gibi teklif ya. Yazarımız da tabii ki kabul ediyor ve ortaya bu kitap çıkıyor.
Yaklaşma, Gidiş, Gümrüksüz Saha ve Geliş başlıklı dört bölümden oluşan kitabın içinde yazarın o bir hafta süresinde alanda çektiği fotoğraflar da bulunuyor. Ben de Botton’un sıradan olandan derinlik çıkarmayı becermesini, gündelik hayattan felsefe üretmesini çok seviyorum malum, bu kitabı da sevdim ama diğer eserlerine kıyasla daha zayıf buldum. Biraz ısmarlama iş duygusu var maalesef metinde.
Yine de orada gördüklerini aktarış biçimi, alanda tanıştığı insanlarla yaptığı konuşmalardan çıkardıklarını okumak güzeldi elbette. O insan hikayelerinden birine dair yazdığı şu kısım mesela, bence nefis: “David bagaj bandına bir valizi yerleştirirken, beklenmedik ve rahatsız edici bir şeyi fark etti: Tatiline giderken yanına ‘kendisini’ aldığını! Kalacağı yerin özellikleri ne olursa olsun, ‘onun’ da villada olacağı gerçeği ciddi biçimde baltalayıcıydı.” Hah! Ne şahane bir bakma biçimi. Havaalanları sıklıkla kendimizden kaçmak için uğradığımız yerler değil midir sahiden?
Neyse, sonuçta havalimanına dair bu tür bir inceleme okumak hoşuma gitti, zihnimde yeni pencereler açtı. Şu muzip cümleyle bitireyim: “Seyahat acenteleri sadece nereye gitmek istediğimizi soracaklarına, hayatımızda neyi değiştirmek istediğimizi sorsalar, daha akıllıca bir iş yapmış olurlar belki.”